Özgürlükler Şehri Amsterdam

Amsterdam , elit bir kuzey Avrupa ülkesi olan Hollanda’nın çok kozmopolitik nüfuslu başkenti olup çok yönlülük kente sanat ve ayrıca kültür başkenti olma ünvanını kazandırmış. Şehirde , 800 bin kişi yaşıyor ama ortalama bir milyon bisiklet bulunuyor .Bisiklet ve Amsterdam iki ikiz kardeş gibi birlikte yaşıyorlar.

Kent, geniş bir bisiklet yolu ağına sahip ve bisiklet normal bir taşıt gibi kabul ediliyor. Öyle ki ; bisiklet yoluna yanlışlıkla girip kazaya neden olursanız direkt yasal olarak siz suçlu kabul ediliyorsunuz .

Bisiklet şehrin her yanında var , işe giderken, okula giderken , hayatla bütünleşmiş bir enstrüman , ete kemiğe bürünmüş bir karakter adeta .

Her kapının önünde , devlet binalarının girişlerinde yüzlerce bisikletler park edilmiş Üstelik nerdeyse ” Venedik’den on eksik olarak 160 civarı kanalın olduğu şehrin , kanallarının içine her yıl da en az 5000 bisiklet düşermiş hatta bazen bazı noktalarda teknelerle kanal turu yaparken bu bisiklet yığınlarından birine çarpmanız bile an meselesi olabiliyor tekne kaptanları bu duruma alışmış sadece gülüp geçiyorlar

Suç oranının çok düşük olduğu Hollanda genelinde , son senelerde 25 hapishane hiç müşterisi ! olmadığı için kapatılsa da Amsterdam da , her yıl yüz bin adet bisiklet çalınmasıda ilginç bir detay , her halde değiştokuş yapıyorlar bu da pek suç sayılmaz . Ayrıca şehir efsanesine göre ; Hollanda hükümeti ülke de suçlu bulamayınca komşu ülkelerden mahkum ithal edeceklermiş ! Komedi…

Hollanda , Avrupa nın eğitim seviyesi en yüksek ülkesi olup okuma yazma oranı % 98 sadece % 2 okuma yazma bilmiyor bu bir dünya rekoru ..

Sokaktaki temizlik işçisi dahil , halkın çoğu İngilizce rahatlıkla konuşup yazıyor zaten Hollandaca’dan sonra , İngilizce nerdeyse ikinci resmi dil olarak benimsemişler. Amsterdam da ingilizce’ nin ülkede yaygın olarak kullanılması , uluslararası ticareti kolaylaştırdığı gibi diğer kültürden gelen bireylerin toplumda hızlı iletişim kurmasını sağlıyor ve para akışını hızlandırıyor ve dolayısıyla işsizlik oranı düşüyor..

İşte böyle refah toplumu oluşturulur , eğitim, eğitim ,eğitim ….

“Amsterdam I am ” bölgesi şehrin sanat ve kültür merkezidir şehrin değişik noktalarında 75 den fazla müze bulunur , peynir müzesi , deri müzesi , çanta müzesi hatta uyuşturucu müzesi gibi ilginç müzelerin yanında en tanınmış olanları RIJYK ve VANGONG müzeleridir , kapısında her gün kuyruklar görülmesine karşın internetten online bilet almak şansına da sahipsiniz ve vangogh müzesi için kendinize en az yarım gün ayırın deriz , çünkü üç katlı dev bir müze ile karşı karşıyasınız .

Amsterdam , topografik olarak deniz seviyesinin en üç metre altında konumlanmıştır şehrin üçte biri deniz doldurma yöntemiyle yer kazanılmaya çalışıılmıştır ayrıca şehrin zemini on milyon parça ahşap konstrüksiyondan yapılmış bir tabandan oluşur .

Şehrin çeşitli yerlerinde bulunan motorlar sayesinde sürekli su devir daimi ile deniz seviyesinin altında bulunan şehrin su basması önlenir. Amsterdam ‘ da yeterli ev yapacak arazi olmadığı için halkın bir kısmı ” houseboat ” tapulu ve eşyalı nehir evlerinde yaşamayı tercih ederler , teknenin bağlı olduğu konumun elit olmasına bağlı olarak bir milyon euro edebiliyor.

Her yer kanal ve köprü dolu , caddeler temiz ve geniş . Büyük meydanlar ,cafe ve restaurantlarla çevrilli , en büyük meydanlardan birine ünlü ressam Rembrant’ ın adını vermişler . Amsterdam’a eger 16 yy da gelmiş olsaydınız küçük bir balıkçı köyü ile karşılaşırdınız ama şu anda gotik ve barok binalarla donanmış her adımda görülecek harika yerleri olan 18 yüzyıl kenti …

Metro yok , zemin zayıf ve deniz tabanlı olduğu için üst raylı ulaşım kullanılmış ama her yere tramvay ile ulaşmak münkün günlük . Zaten , Hollanda düz ova üzerine kurulu ve en yüksek noktası 300 metre topografisi olan bir ülke , Bu nedenle tramway ve bisiklet en uygunu günlük yaşam açısından..

.

Add a Comment

Your email address will not be published.